İlk Melami Kimdir?
Hayat, bazen küçük bir adımda, bazen de bir bakışta saklıdır. Kim bilir, belki de her şey, bir insanın iç dünyasında bir değişimin başladığı o anla başlar. Ben de böyle bir anda, bir akşam vakti, Kayseri’nin o sakin sokaklarından birinde bir sözü duyduğumda, içimdeki bir çok soru yerine oturdu. O an, “İlk Melami kimdir?” sorusunun cevabını aramak için çıkacağım yolculuğun başlangıcıydı.
Bir Akşam Yürüyüşü
O akşam her zamanki gibi yalnızdım. Kayseri’nin Arslanlı Mahallesi’nde, sessiz ve huzurlu sokaklarda bir yürüyüş yapıyordum. Başımı kaldırıp, gökyüzünde kaybolan güneşi izlerken, önümden hızlı adımlarla yürüyen bir adam dikkatimi çekti. Uzun sakalı, sade ama derin bakışlarıyla bir zamanların mistik öğreticisini andırıyordu. Yanından geçerken birden durdu ve yavaşça döndü.
“Bir Melami olmanın ne demek olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Bu kadar basit bir soru, nasıl olur da bu kadar derin bir iz bırakabilir ki? Ben de şaşkın bir şekilde “Hayır, bilmiyorum,” dedim.
“O zaman gel, anlatayım,” dedi. Adını öğrenmedim, ama o an, onu takip etmekten başka hiçbir şey düşünmedim.
Melami Olmak
O adamla yürümeye başladık. “Melami” kelimesinin ne kadar derin bir anlam taşıdığını, her şeyin sadece görünenden ibaret olmadığını anlattı. O kadar basit ama o kadar güçlüydü ki… Bir insanın içsel yolculuğunun, sadece kendini bulma değil, aslında kaybetme süreci olduğunu söyledikçe, içimde bir şeyler değişmeye başladı. Melamiler, bildiğimiz manada ne bir din adamı, ne bir tarikatta yer alan bir insan değildi. Onlar, dünyevi tüm bağlılıkları bir kenara bırakıp, sadece içsel bir gerçeği arayanlardı.
O anda, kendimi bir Melami gibi hissetmeye başladım. Çünkü içimdeki boşluk, bir insanın yalnızca dış dünyayla değil, kendisiyle de ne kadar savaştığını anlamamı sağladı. O an, bu soruya verdiğim cevabın ne kadar basit ama bir o kadar da derin olduğunu fark ettim. İlk Melami kimdi? Bilmiyorum. Ama belki de, her birimiz bir Melami adayıydık. Bir zamanlar kaybolmuş ve tekrar geri dönmek isteyen insanlardık.
İçsel Çalkantılar ve Umut
Yürürken, adam bana şöyle dedi: “Gerçek Melami, kendi benliğini kaybeden değil, ona meydan okuyan kişidir.” O an içimdeki tüm karmaşık düşünceler bir anda yerli yerine oturdu. Her zaman başkalarına ait kalıpların içinde yaşadığımı, başkalarının beklentilerini yerine getirmek için mücadele ettiğimi fark ettim. Ama içimdeki boşluk, aslında kendime ait olma, kim olduğumu bulma isteğiydi.
Birçok kişi Melami olmanın, bir tür ‘derinlik’ ve ‘doğaüstülük’ olduğunu düşünse de, o adam bana bunun tamamen farklı bir şey olduğunu anlattı. Melami olmak, toplumsal normlara karşı durmak değildi sadece; insanın kendi iç yolculuğunda, kendi kimliğini bulma ve bunu olduğu gibi kabullenme cesaretiydi.
Hayal Kırıklığı ve Yeniden Başlamak
O akşamdan sonra, çok şey değişti. Kafamda binlerce soru belirdi. Melami olma yolculuğumda neredeydim? İçsel bir boşlukla mı mücadele ediyordum, yoksa tam anlamıyla kendimi bulmuş muyumdu? Gerçekten, herkes gibi yaşamayı bırakıp, sadece içsel huzura odaklanmak mümkün müydü?
Birçok kez o sokakta yürürken, o adamı tekrar görmeye çalıştım ama hiçbir zaman karşıma çıkmadı. Belki de, gerçekten Melami olmanın yolu, her şeyin kaybolduğu, geriye sadece içsel huzurun kaldığı bir noktada buluşmaktı. O an o adamın bana söylediği her şeyin bir işaret olduğunu düşündüm. İçsel yolculuğum başlamıştı, ama bitti mi? Belki de her şey, sadece bir başlangıçtır.
Sonuç Olarak
“İlk Melami kimdir?” sorusunun cevabını bulmak, belki de kimseye ait olmayan bir yolculukta cevap bulmak gibidir. Bazen insanlar, bir kelime ya da bir bakışla hayatımızı değiştirebilirler. O gece sokakta tanıştığım adam, bana sadece bir kavramı öğretmedi, aynı zamanda hayatı nasıl yeniden gözden geçirebileceğimi de. Belki de Melami olmak, her şeyin anlamını sorgulamak ve yolculukta kaybolurken yeniden doğmaktı.